Yakınları, Hz. Peygamber(s.a.v)’in ahlakının daima başlı başına Kur’an-ı Kerim olduğunu söylemişler. Peki Peygamberin huyları nasıldı? Nasıl muhabbet eder, nasıl oturup kalkardı? İnsanlarla olan iletişim ve ilişkisi nasıldı? Bir insan olarak Hz. Peygamber nasıl bir kişiliğe sahipti? Gelin O’nu yakınlarından tanıyalım…
Hz. Muhammed(s.a.v)’in yakınlarının gözünden örnek kişiliği
“Sustuğu zamanlar, konuştuğu zamanlardan çoktu. Gerekmedikçe konuşmazdı. Konuşmaya Allah’ın adıyla başlar ve sözlerini Allah’ın adıyla bitirirdi.”
Hz. Hasan
“Bir şeye ya da bir kimseye bakmak istediği zaman yalnızca başını çevirmezdi ve tüm vücuduyla dönerdi.”
Hz. Ali
“Hz Peygamber konuşurken sözleri(maksadı) rahat anlaşılsın diye bazen üç kere tekrarlardı.”
Enes Bin Malik
“Efendimize tam 10 yıl hizmet ettim, bana bir defa bile ‘üf’ demedi.”
Enes Bin Malik
“Allah Rasulünden daha çok tebessüm eden birini görmedim.”
Abdullah bin Haris
Hz. Hüseyin (r.a.) anlatıyor:
“Babama (Hz. Ali’ye) Resûlullah’ın dost ve arkadaşlarıyla olan münasebetlerini sordum. O da şöyle cevap verdi: ‘Resûlullah her zaman güler yüzlü, yumuşak huylu ve nazikti. Asla kötü huylu, katı kalpli, bağırıp çağıran, çirkin sözlü, kusur bulan ve cimri bir kimse değildi. Hoşlanmadığı şeyleri görmezlikten gelir, kendisinden beklentisi olan kimseleri hayal kırıklığına uğratmaz ve onların isteklerini boşa çıkarmazdı…’” (Tirmizî, Şemâil, 160)
Abdullah b. Abbâs (r.a.), Resûlullah’ın (s.a.v.) üvey oğlu olan Hind Ebû Hâle et-Temîmî’ye (r.a.), “Resûlullah’ı bize tasvir et, zira muhtemelen aramızda onu en iyi bilen sensin.” deyince Hind, “Anam babam ona feda olsun!” dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti: “Resûlullah, genelde sessizdi; daima düşünceli ve hüzünlüydü. Az ve öz konuşurdu. Uzatmazdı, kısa da kesmezdi. Konuştuklarını (gerektiğinde) tekrarlardı. Öğüt verdiğinde ciddi dururdu, kederlenirdi. Kendisine karşı çıkıldığında yüz çevirir giderdi, ashâbıyla konuşarak rahatlardı. Nimet az bile olsa ona saygı gösterirdi. Hiçbir yiyeceği kötümsemezdi. Tebessüm ederek güler ve güldüğünde (bembeyaz dişleri) dolu tanesi gibi (gözükürdü).”
Müminlerin annesi Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor:
“Hatice, (Hz. Peygamber’e) şöyle demişti: “Hayır, Vallahi! Allah seni kesinlikle utandırmaz. Çünkü sen, akrabalık bağlarını sıkı tutar, doğru söz söyler, bakıma muhtaç olan kimselere yardım eder, elinde avucunda olmayana verir, misafiri ağırlar ve haksızlığa uğrayanlara destek olursun…” (Buhârî)
Atâ b. Yesâr (r.a.) anlatıyor:
“Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaştığım ve ‘Bana Resûlullah’ın Tevrat’ta geçen sıfatlarını anlatır mısın?’ dedim. O da şöyle dedi: ‘Elbette! Vallahi o, Kur’an’daki bazı sıfatlarıyla Tevrat’ta da vasıflandırılmıştır: ‘Ey Peygamber! Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı ve ümmîleri koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve resûlümsün. Ben sana “el-Mütevekkil” adını verdim. (Bu peygamber), kötü huylu, katı kalpli biri olmadığı gibi, çarşılarda/pazarlarda bağırıp çağıran biri de değildir. O, kötülüğe kötülükle karşılık vermez. Bilakis affeder, bağışlar…’” (Buhârî, Büyû’, 50)
***
İbn Abbâs’ın (r.a.) işittiğine göre, Hz. Ömer (r.a.) minberde şunları söylemiştir:
“Ben Peygamber’i şöyle buyururken işittim: ‘Hıristiyanların Meryem oğlunu (İsa’yı) övmekte aşırı gittikleri gibi siz de beni övmede aşırılık göstermeyin. Şüphesiz ki ben Allah’ın kuluyum. Onun için bana ‘Allah’ın kulu ve resûlü’ deyin.” (Buhârî)